#MBFWI DAY 5 LASER CUT SKIRT

Moda Haftasını bitirdik ama büyük bir boşluk oluşturduğunu da belirtmem gerek:) Alışmıştık:)
Tabi hafta sona erse de stil postlarımız devam ediyor. 
Gelelim 5. gün stiline. Bugünün stilinde önümüzdeki dönemde de bolca göreceğimiz bayılarak aldığım lazer kesimli bir parça öne çıkıyor. 



We finished Fashion Week but should note that it created a big gap, we were used to go to Antrepo every day:) 
Of course although this week ended our style posts will keep on going. Lets look at my style of fifth day. In today's style laser-cut skirt stands out which I love while buying and laser cut items will be seen a lot in coming seasons.







I was wearing: 
Atmosphere Jacket and Shirt
Zara Navy Tank Top
En Vie by Lidyana Laser Cut Skirt
Zara High Heels
Beymen Handbag
Sesuva Necklace

Photos by: Fatma Sütcü

"GEEK" TSHIRT WITH STRIPED SKIRT

İstifamın ardından hem yeni iş öncesi enerji depolama hem de yaz bitmeden son kez tadını çıkarmak için soluğu Bodrum'da aldım. Bayram öncesi tenhalığıyla huzur veren bir Bodrum karşıladı beni:) Güzel manzarası karşısında da yeni stil çekimleri kaçınılmaz oldu. Önümüzdeki birkaç post fazda dozda "Bodrum" içerir. Benden söylemesi:)
Son zamanlarda spor ve şık parçaların bir arada kullanıldığı stiller en sevdiklerim arasında. Spor bir tshirt ile şık bir stil oluşturmak hiç de zor değil.
Yeni postlar için beklemede kalın:)

Ö,


After I resign from my job and before starting the new one I came to Bodrum for energy storage as well as enjoying last days of summer. Bodrum welcomed us with peace which comes from its emptiness:) It was inevitable not doing photo shoots for new styles with its beautiful scenery. Caution: Next few post will contain overdose "Bodrum".
Recently, combination of sports and stylish items are in my favorite stylings. It is not difficult to create an elegant style with a sport tshirt. Check this out  and stay tuned for upcoming posts.

Ö,






 I was wearing: 
BSL Fashion for Luminaire Tshirt by Lidyana
Sandy skirt- Luminaire by Lidyana
Nine West Heels
By Nidylle Clutch
Guess Wristwatch
Kısmet by Milka Angel Bracelet
Sesuva Gold Bracelets

Photos by: Sevgi Akar

SWEAR ON CHANEL

Mesajlı tshirtleri bu sezon üstümüzden çıkarmaz olduk. Mesaj mı vermek istiyoruz hemen tshirtümüze yansıtıyoruz:) Bugünkü stilde de en sevdiğim şey olan modaya vurgu yapan "Swear on Chanel" tshirtümle boy gösteriyorum:)
Diz altı kabarık etekler topuklu ayakkabıyla kendini gösterse de bol yürümeli günlerde babet tercih ediyorum. Sırbistan- Sremski Karlovci'de gerçekleştirdiğimiz çekim karelerini beğenecek misiniz bakalım?
Yeni stillerde buluşmak üzere...

This season we are not taking of our statement tshirts. Do we want to give a message? Then just reflecting it to our tshirt:) Today I'm showing up with my "Swear on Chanel" tshirt with an emphasis on fashion. 
Although knee-length skirts show itself well with high heels, I prefer ballet flats while I am going to have plenty of walk. Let's see if you are going to like photo shoots that took place in Sremski Karlovci / Serbia. 
Stay tuned for new styles...











I was wearing:
Luminaire Tshirt by Lidyana
Sheinside Skirt
Zara Flats
Zara Handbag
Ohrid Boutique Handmade Earrings

Photos by: Zeki Batuhan Tuna



MINT FLOWERS

Diz altı eteklerin kesinlikle topuklularla giyilmesi taraftarıyım. Bu hem sizi daha uzun hem de alımlı gösterecektir, ne var ki gün boyu turist olarak gezerken bunu yapmak çok da mümkün değil:) O nedenle eteğimle uyumlu renkte parmak arası sandaletlerimi geçirdim çıktım. Bu çekimi de Belgrad'da Tasmejdan'da St.Mark Kilisesi manzaralı olarak gerçekleştirdik.

Knee-length skirts definitely must be worn with heels. It will make you seem longer than you are and more attractive, however, it is impossible to wear high heels throughout the day while visiting the city as a tourist :) Therefore I wore my sandals which are same color with my skirt. We did this photo shoot in Tasmejdan with St. Mark's Church background in Belgrade.






 Çekimin bonusu:)
I was wearing: 
Terranova white shirt
Luminaire skirt by Lidyana
Primark Mint Sandals
Beymen Clutch
D'arc Nude Leather Bracelet
OPIA Bracelets, Heart Necklace, Ear Cuff
Sesuva Rings

Photos by: Zeki Batuhan Tuna


D'arc - İlknur Karasoy Röportajı

Bugün blogumda D'arc markasının kurucusu İlknur Karasoy'u ağırlıyorum. D'arc markasıyla tanışıklığım 1 sene öncesine dayanıyor, deri bileklikleriyle hayatıma giren D'arc kısa zamanda favori takı markalarımdan biri haline geldi. Hal böyle olunca da benim için bu markanın kurucusuna ulaşıp onunla bir röportaj yapmak kaçınılmaz oldu. Karşınızda İlknur Karasoy.

İlknur Karasoy 1983 İstanbul doğumlu. Koç Üniversitesi Endüstri Mühendisliği mezunu. Aile şirkerleri olan Hakan Madencilik'te 5 yıl boyunca Teknik ve İdari İşlerden Sorumlu Yönetici olarak çalışırken bir de üstüne Boğaziçi Üniversitesi'nde Executive MBA yapmış. 
Tüm merak ettiklerimi sordum, cevaplar için haydi röportaja...

Ö:Endüstri Mühendisliği mezunu biri olarak takı tasarımcılığı fikri nasıl oluştu?

İ: Can sıkıntısından. (gülüyor) Ben normal şartlar altında acaip idealist, yaptığının en iyisini yapmaya çalışan biri olarak yetiştirildim. Ancak hayat her zaman öyle olmuyor tabi. 
Aslında içimden hep bir mimarlık, yani böle hep bir üretme, bir şey ortaya çıkartma ve estetiğe dayalı şeyler yapmak geçiyordu. Tabi o zamanlar en yüksek puan neyse ona girmek makbuldur hissi vardı içimde. Gerçi biraz da aile etkisi vardı. Bende endüstri mühendisliğini kazanınca doğal olarak bende ona gittim, çünkü sanki altında bir bölüme girmek aptallıkmış gibi düşünüyordum. Endüstri mühendisliğini de aslında baya okudum, okurken hiç bir şey hissetmedim. Sadece sınavlara çalışıp geçme düşüncesi vardı. Mezun olduktan sonra ise bir şeyler eksikmiş gibi geldi. Ben o eksikliği yine okumakla ilgili sanıp üzerine bir de MBA yaptım. 

Ö: Okumaya doyamadınız yani:)

İ: Sonra 7 senenin sonunda anladım ki ben sıkılıyorum. Hep şunu söylüyordum: "Bir şeyin altına imzamı atmış olmam gerek." Tasarımla ilgili bir şey yaptığınızda da böyle oluyor aslında. 
Başta sadece kendimi eğlendireyim diye başladı. Sonrasında ise kendimi işin içinde buldum. Tamamen aslında iş hayatımdaki idealistliğin takıya yansımasıyla ortaya çıkmış bir şey benimki. 
Ö: Peki D'arc'ın hikayesi nedir? İsme nasıl karar verdiniz?

İ: İsmin kadınla ilgili olmasını istiyordum. Güçlü bir kadın figürü olsun istiyordum. Hep kendime acaba kadın tanrıça isimlerinden mi olsa diye soruyordum. Tüm bunları düşünürken dünya tarihindeki isimlere bakarken Jean D'arc'ı gördüğümde işte bu dedim. Esmer bir kadın, siyah uzunlu saçlı. Hoşuma gitti ve adı D'arc oldu. 

Ö: İlk koleksiyonunuz kaç parçadan oluşuyordu? Ne tür parçalara yer vermiştiniz?

İ: Koleksiyonda daha çok insana nasıl ulaşabilirim diye düşündüm. Koleksiyon dediğinizde insanlar tasarıma çok fazla odaklanıyor. Ama Türkiye'de gerçek tasarım diye bir şey yok. Yani daha doğrusu Türkiye pek o noktada değil. Türkiye'de insanlar başkasında gördüklerini kullanmayı daha çok tercih ediyor. Bu nedenle bende daha çok yaygınlaşabilecek ve insanların başkalarında görüp, beğeneceği, dikkatini çekecek şeyler yapmaya özen gösterdim. Yazın, tam da arm party modasının ilk çıktığı zaman çıktı benimde ilk koleksiyonum. Onun için bende bilekliklere çok yoğunlaştım. Aslında bütün bileklikler birbirine benzer oluyordu, peki bunu nasıl değiştirebilirdik? Üzerlerine harf koydum ve bu gerçekten çok sevildi. 
Aslında bu küçkülüğümüzden beri hayatımızda olan bir şeydi. Harfli bileklikler biz çocukkende vardı, biraz da ondan yola çıkarak ilerledim. Hem de insanlara değişiklik yapabilme ve istediği şekilde takısını tasarlama imkanı verdik. 

Ö: Kişiselleştirilebilir olması ilgi uyandırdı yani?

İ: Kesinlikle! İsteyen pembe, isteyen siyah, isteyen mor bileklik üzerine istediği charmı ekleyerek kendi tasarımına kavuşma şansını elde etti.  
Ö: Ürünler nerede üretiliyor?

İ: Hepsi için ayrı atölyelerim var. Deriler için ayrı, gümüş için ayrı gümüş atölyelerim, altın için de ayrı altın atölyelerim var. Yani ayrı atölyelerden çıkıyor ama günün sonunda hepsi aynı yerde birleşiyor. 

Ö: Tasarımlarınızı yaparken ilham aldığınız biri ya da takip ettiğiniz koleksiyonlar var mı? 

İ: Çok fazla var. Zaten ben profesyonel olarak çok fazla marka ve blog takip ediyorum. Çünkü dünya trendi nereye gidiyor bilmek zorundayım. Mesela insanlar beyaz mı takmak istiyor, sarı mı takmak istiyor? Çünkü ne olursa olsun, ben dünya tasarımlarını yönlendirecek tasarımcılar 5 tane falan olduğunu düşünüyorum. O 5 kişi ne yapıyor, nerelere gidiyorlar, onları takip ederek bir şeyler kapmaya çalışıyorum. Tabi bunun bize uygunluğuna bakıyorum. Bir şeyi çok beğeniyorum ama diyorum ki Türk kadını bunu hayatta takmaz ya da bu çok Türk kadınına benzer diyip ona göre kendimi yönlendiriyorum. 

Ö: Ama aslında Türklerinde takı anlayışı değişmiyor mu? Önceden altın kuyumcudan alınır algısı varken artık tasarım ürünler olarak görülüyor ve mağazalardan alınabiliyor. Anlayış biraz daha farklılaşmadı mı? 

İ: Evet kesinlikle farklılaştı, ancak halen 2 sene geriden geliyoruz. Yani örneğin ben Taylor Thomasi Hill'de taşlı kolyeleri görmüştüm. Ancak Tükiye'de henüz yenilerde moda oldu. Türkiye'ye ben onu yaptım koleksiyonumda 2 sene önce ve satmadı hatta soğudum o ürünlerden ama şu an inanılmaz satıyor. Lidyana'da da çok satan bir ürün oldu. Ben artık eminim bu nedenle 2 sene geriden geldiğimize. 
Bir de zor tüketiyoruz, örneğin bir şeyi beğendiysek onu en az 2 sene tüketiyoruz. Diğer ülkelerde 6 ayda tüketilen bir koleksiyon biz de tüketilmeye devam ediyor.

Ö: Bir bakıma da iyi olmuyor mu aslında?

İ: Tasarımcı ve üretici tarafında iyi oluyor tabi:) Ben mesela bazı ürünlerimi Lidyana'dan çıkarmak istiyorum ancak o kadar seviliyor ve satmaya devam ediyor ki çıkarmıyorum. 

Ö: Peki Lidyana işbirliği nasıl gerçekleşti? 

İ: Aslında ben sadece kendim için yapmayı planlarken, arkadaşlarım için yapacakken ve ticari bir amaç gütmezken Hakan(Lidyana kurucusu Hakan Baş'tan bahsediyor) ile tanıştıktan sonra neden farklı bir şekilde ilerlemeyeyim diye düşündüm. 

Ö: Hakan Baş iş için doğru kişiyi hissedebiliyor anlaşılan.

İ: Heralde:) Bana güvendi ve güzel bir sonuç oldu. İşin içine girince öyle keyif aldım ki her şeye değdi. O keyif o kadar güzel geldi ki tasarımlara da zevkle devam ediyorum.

Ö: Peki online mağaza dışında farklı bir düşünceniz var mı? Örneğin D'arc'ın mağazasını açmak gibi?  

İ: Sadece D'arc değil ama kendime ait tüm markaların mağazasını açsam çok satış olacağına inanıyorum ama şu anda böyle bir şey düşünmüyorum. 

Ö: Sizi markanızla ilgili mutlu ede, şaşırtan en önemli şey ne olmuştu.

İ: Mesela Vogue Türkiye D'arc ürünlerini çekimlerinde kullanmak istediğini bu nedenle tanışmak istediğini belirttiğinde çok şaşırmış ve mutlu olmuştum. Günün sonunda kendimle çok gurur duyuyorum:)

Röportaj boyunca bize eşlik eden dünyalar tatlısı bir Maltese'imiz vardı yine. Adı Shela.
Kendisi Heman ile kardeş:) Heman ve Shela'nın da instagramdaki yeni yıl kutlama fotoğrafı görülmeye değerdi. 
D'arc ürünlerine ulaşmak için Lidyana'yı hemen bir ziyaret etmeniz gerek:)
İlknur Karasoy röportajında, aralarda yaptığımız sohbetlerde söylediği ve kulağıma küpe olan bir şey vardı. "Günün sonunda önemli olan fark yaratabiliyor olmak. " Gerçekten de fark yaratabiliyorsanız, mutlaka kendinize, şirketinize, markanıza ya da özetle neye emek veriyorsanız ona katma değer sağlıyorsunuz. Farklı olmaktan hiç mi hiç korkmayın. Ayrıca röportajları gerçekleştirdikçe hep bir cümle beliriyor aklımda.
"Life starts, at the end of your comfort zone!" Gerçekten de başarılı olmak için önemli olan konfor alanını terk edebilmek:)

Yeni röportajlarda buluşmak üzere,
Takipte kalın.
Ö.

Photos by: Zeki Batuhan Tuna